İş Kazası Nedir?
İş kazası, işçinin işverene ait işyerinde veya işyeri dışında çalışırken meydana gelen fiziksel ve bunun akabinde meydana gelen ruhsal sorunları konu alan kazalardır.
İş kazası tüm önlemlerin alınmasına rağmen meydana gelebilir. Meydana gelen zararın tazmini ise işverene aittir bunun sebebi işçiyle işveren arasındaki sözleşmeden kaynaklanmaktadır. İşverenin almamış olduğu veya yetersiz aldığı önlemler, kötü çalışma şartlarından meydana gelen kazalar, gibi sebeplerden sorumlu olarak işvereni tutarız. İş kazası demek sadece fiziksel bir olgu isnat etmez, iş kazası ruhsal olguları da beraberinde getirir. Yukarıda bahsedilen kötü çalışma ortamı aslında her ikisini de örnekler niteliktedir. Kötü çalışma ortamlarında işçi sakatlanabilir, yaralanabilir veya ölebilir. Elbette ki kötü çalışma ortamından zarar gören işçi, fiziksel olarak aldığı hasarın yanı sıra ilerleyen yılarda nasıl tekrar çalışacağını, aynı işleri yaparken nasıl korkmayacağını düşünerek psikolojik olarak çökük hissedecektir. İş kazalarının sebep olduğu tüm bu olumsuz etkilerin bir nebze de giderilmesi için tazminat davalarına başvururuz.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesine göre iş kazası sayılan haller şunlardır:
- İşçinin işyerinde bulunduğu sırada uğradığı bedensel ve ruhsal zararlar,
- İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle gerçekleşen her türlü olay,
- Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda işçinin uğradığı zararlar,
- Emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda maruz kaldığı zararlar,
- Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren her türlü kaza, iş kazası sayılır.
İş kazasındaki işyeri kavramı 4 duvarla kaplı bir yer demek değildir. İşçinin iş ilişkisi sebebiyle fiziksel ve ruhsal hasar alması iş kazası olarak nitelendirilir bu olayın gerçekleştiği yerin işyeri olma zorunluluğu yoktur. Buradaki kilit olay iş ilişkisi sebebiyle bir yerde bulunurken olumsuz bir olayla karşı karşıya kalmaktır.
İş Kazası Tazminat Davası Nedir?
İş kazası tazminat davası, işyerinde çalışan işçinin, yaptığı işten dolayı yaralanması veya ölmesi durumunda yakınlarına veya kendisine tazminat talep edilen davadır.
İş Kazası Tazminat Davası Kimlere Karşı Açılabilir?
İş kazası tazminat davası iş ilişkisi sebebiyle zarar gören kişi veya yakınları tarafınca işverene varsa alt kademe işverenlere karşı dava açılabilir. Büyük bir şirketin altında çalışan bir diğer küçük şirketin bir işçisi yaralanmış veya ölmüşse her iki şirkette müteselsil sorumludur ve maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir.
Örnek vererek açıklamak gerekirse A isimli bir inşaat şirketi inşaatının asansörünü B asansör şirketine yaptırtacaktır. Herhangi bir kaza sonucu B şirketinin işçisi yaralanır veya ölürse A ve B şirketleri ortak derecede sorumludur.
İşyeri Ayrımı ve Kaza Sayılabilecek Haller
İşçinin işyerindeyken iş ilişkisi sebebiyle yaralanması ölmesi gerekmez, iş sahasındayken rahatsızlanıp kalp krizi geçiren bir işçi de tazminat davası açabilir buradaki kilit nokta genel olarak işçinin başına gelen sorunun işyerindeyken olmasıdır. Buradaki işyeri ifadesi 4 duvarlı çalışılan yer demek değildir. Kuryelerin işyerleri genel olarak caddelerdir ve geçirdikleri kaza iş kazası olarak sayılır buradaki işyeri ifadesi işin gerçekleştirildiği zamandaki herhangi bir yer olabilir.
İş Kazasında Tazminat Davası Açma Süresi ve Zamanaşımı
İş kazası sebebiyle tazminat istemi hakkımız, olayın olduğu andan itibaren 10 yıldır. Bu 10 yıldan sonra tazminat istemimiz zamanaşımına girer ve dava açamayız. İş kazası sonucu oluşan sonucun dava açma süresine herhangi bir etkisi yoktur.
Eğer ki iş kazasından ötürü ceza davası açılmışsa örnek verecek olursak bir inşaat şirketinin inşaat güvenlik ağı kullanmaması sebebiyle aşağı düşüp ölen 2 işçisinden bilinçli taksirle sorumludur ve ceza davası açılır. Bu davadaki zamanaşımı süresi iş kazası davasındaki zamanaşımı süresinden fazlayla, fazla olan süre uygulanır.
İş Kazası Tazminat Davasını Kimler Açabilir?
İş kazasından dolayı açılacak tazminat davaları Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları veya çalışma izni olan yabancılar veya yakınları tarafından açılabilir. Bu tazminat davalarını açabilmek için önemli olan çalışma iznidir.
Çalışma İzni Olmadan Çalışanlar Ne Yapmalı?
Bir kazanın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi ve işverenin bu kazadan sorumlu olabilmesi için işçiyle işveren arasında bir sözleşme yani resmi olarak sigortalı bir şekilde çalışmalıdır. Bu durumdan istisna şekilde sigortasız çalışanlar bu davayı açamazlar. Sigortasız çalışanlar bir iş kazası geçirdiği vakit iş kazası tazminat davası açamazlar fakat maddi ve manevi tazminat isteğinde bulunabilirler. Bu bağlamda kanun koyucu böyle bir hak tanımıştır.
İş Kazasındaki Maddi ve Manevi Zararlar
Manevi Tazminat
İşçinin, işyerinde yaşamış olduğu bedensel zararın etkilerinden dolayı psikolojik zarara uğraması sonucu talepte bulunulabilecek unutmaması gereken tazminat davasıdır. Manevi tazminat talep olaydan zarar gören işçiye istenebileceği gibi, işçinin gördüğü zarardan etkilenen yakınları tarafından da talep edilebilir.
Maddi Tazminat
Maddi tazminat talebi işçinin kaza sonucu yaralanması sonucu talep edilir. Eğer işçi iş göremez hale gelmişse iş göremezlik tazminatı talep edilir. Olaydan da anlaşılacağı üzere işçi iş göremez hale gelmiş ve bu süreçle çalışamayacağı için tazminat talebi en büyük hakkı ve ihtiyacıdır.
İşçinin geçirdiği yaralanma kalıcı sakatlık durumu söz konusu olacak boyuttaysa sürekli iş göremezlik tazminatı talep edilir. İşçi artık çalışamayacak durumda olduğundan kendini ve bakmakla yükümlü olduklarının hayatını artık idame ettiremez ve tazminat talebinde bulunur. Sürekli iş göremezlik tazminatı için normal iş gücünün %10’unu kaybetmek yeterlidir.
Buradaki yaralanmak ve sürekli iş göremezlik hali sadece gözle görülür sakatlıkların olduğu anlamına gelmez. Meslek hastalıkları da bu duruma dahildir örneğin bir maden işçisinin çok fazla kömür tozuna bağlı ciğerlerinde meydana gelen hasar sonucu solunum yolunun eskisi gibi işlevli çalışamaması ve nefes darlığı çekmesi örneğinde de kalıcı hasar ve çalışamama durumu söz konusudur bu tazminat talebinden yararlanabilir.
İşçinin geçirilen kaza sonucu ölmesi durumunda destekten yoksun bırakılma tazminatı talep edilir. Bu dava işçinin ölmesi üzerine bakmakla yükümlü olduğu kişilere artık bakamayacağından dolayı geride kalanlara destek tazminatıdır. Bu kişiler işçinin annesi, babası, kardeşi, eşi, çocuğu olabilir. Bu tazminat talebi sadece işçinin ölümüyle açılabilir.
İş Kazalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme
İş kazası sebebiyle görevli mahkeme İş Mahkemeleridir. Yetki bakımından kazanın gerçekleştiği yer veya işverenin ikametgah adresi yer mahkemesi yetkilidir.
YARGITAY KARARI
- Hukuk Dairesi 2013/15008 E. , 2013/21708 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, 13.01.2008 tarihindeki iş kazası nedeniyle davacı sigortalının maddi ve manevi zararların giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkeme, taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akdine dayanmadığı, bu ilişkinin eser sözleşmesi olduğu ve olayın iş kazası omadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmişse de varılan bu netice aşağıda yazılan nedenlerden ötürü yerinde görülmemiştir.
506 sayılı Yasa’nın 11 ve 5510 sayılı Yasa’nın 13.maddesinde iş kazasının tanımı yapılmıştır. Kazanın meydana geldiği 13.01.2008 tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa’nın 11.maddesine göre sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısiyle, sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaylar iş kazası olarak tanımlanmıştır.
Bunun yanında Kurumun iş kazası tahkikat raporları aksi sabit oluncaya kadar geçerli belgelerden olup Kurumun yaptığı tahkikat neticesinde bir zararlandırıcı olayın iş kazası olarak kabul edilmesi halinde bunun aksi ancak yargısal faaliyet ile ortaya konulabilecek bir mevzudur. Kurumca iş kazası olarak kabul edilen bir olayın iş kazası olmadığı hususunda açılacak tespit davalarında ise hak alanları etkilendiğinden ötürü SGK’nın ve ilgili işverenin hasım gözterilmesi zorunludur.
Buraya kadar yapılan açıklamalardan sonra dosya kapsamından anlaşılan, 13.01.2008 tarihindeki olayın Kurum tarafından iş kazası olarak kabul edildiği ve kazalıya iş kazası sigorta kolundan %40,20 maluliyetine göre Kurumca ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, yani kazalı davacının yaralandığı olayın Kurum tarafından iş kazası olarak kabul edilip kendisine iş kazası sigorta kolundan ödeme de yapıldığının anlaşılmasına göre anılan zararlandırıcı olayın yukarıda da izah edilmeye çalışıldığı üzere iş kazası olmadığının değerlendirilmesi veya tespiti ancak bunun aksini iddia edence ayrıca açılacak “iş kazası olmadığının tespiti” davasıyla ortaya konulabilecek bir husustur. Zira bir olayın iş kazası olmadığının tespiti davaları bir yönü ile SGK’nın hak alanını ilgilendirmekte olup işbu tazminat davalarında SGK taraf değildir. Buna göre Mahkemece Kurumun taraf olmadığı işbu davada olayın iş kazası olmadığı değerlendirmesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Ayrıca Mahkemenin kabul şekli bakımından da, velevki anılan olay iş kazası olmasa dahi ortada bir haksız fiil mevcut bulunduğuna göre, iş kazası sayılmayacak bir olayda İş Mahkemesince yapılan yargılama bakımından işin esasına yönelik bir karar verilmesi doğru olmayıp burada meselenin halli merciinin genel görevli mahkemeler(Asliye Hukuk) olduğu hususunun göz ardı edilmesi de ayrıca hatalıdır.
Yapılması gereken iş, öncelikle davalıya 13.01.2008 tarihindeki olayın iş kazası olmadığının tespiti davası açıp açmayacağını sormak, davalının bu davayı açacağını beyan etmesi halinde bu tespit davası neticesini beklemek, olayın iş kazası olmadığı açılacak bu tespit davası ile kesinleşirse görevsizlik kararı vererek dosyayı Asliye Hukuk Mahkemesine göndermek, aksi halde ise işin esasına girip tüm delilleri bir arada değerlendirip karar vermekten ibarettir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 25/11/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.